SÜVARİ KAHVENİN GERÇEK ÖYKÜSÜ

Süvari Kahve

 

Eğer kahve yüzlerce yıl önce değilde bugünlerde keşfedilecek olsa, aklı başında hiç kimseyi tatsız tuzsuz bir meyveyi toplayıp çekirdeğini çıkarıp kavurmaya, öğütüp ardından su ile demlemeye ve çıkan ürünü süzüp içmeye ikna edemezdik sanırım. Kahve ile ilgili insanların içtenlikle söylediklerine bakarsak, bu sıvıya duyulan aşkın, bağımlılığın  sınırlarının ne kadar geniş olduğunu anlarız. 

Ülkemiz söz konusu olduğunda bir kahveye isim verebilecek kadar konuda söz sahibi olduğumuzu, yakın dönemde magazinde çıkan ünlülerin Türk kahvesinin Türkiye’de yetişmediğini öğrendiklerinde yaşadıkları şaşkınlığı görünce de kahve konusunda  ne kadar az bilgili olduğumuzu görüyoruz.

Uzun yıllar Türk kahvesi, sütlü kahve sınırından çok çıkamayan kahve çeşitliliği, çay bardağında sunulan “süvari” ile sınırlı çeşit zenginliğini bir parça olsun arttırmıştı.

Süvari kahvenin farklı farklı öyküleri anlatılsa da, birinci ağızdan, yaşayanlardan dinleyip öğrendik gerçek öyküsünü. İsmi, öyküsü yine İzmir’e ait, polisler Fuar alanına arabalarla girip devriyeye çıkamayacakları için atlı polis birimi hizmet verirdi. Atlılara halk süvari derdi, süvariler Cumhuriyet Meydanından Konak’a doğru giderken Kordon’da Kantar Karakolu, Pasaport iskelesi civarında  bulunan kahvehanelere gider, attan inmeden kahvelerini söylerlerdi. Atın kıpırdamasıyla ağzına bir dolu fincandan köpük dökülür, kahve keyfi uçup giderdi. Bu soruna çare bulan bir kahraman ocakçı çay bardağına kahveyi koyup, çay tabağı ile servis etmeyi akıl etti.  Atlı polisi gören garson, ocağa doğru seslenirdi “karar süvari”, “iki orta süvari, bir sade süvari”.

 

süvari atlı polis

Süvari Kahve

Atlı polislere argoda süvari denmesi, polislerin at üzerinde kahve içmeye çalışması bu esprili adlandırmaya neden oldu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir